Ana Sayfa Genel Türkçü Yazarlar

Türkçü Yazarlar

0 Yorum 9245 Görüntülenme

Yazıya bir sosyolojik tespitle giriş yapmak isterim: Dünya üzerindeki bütün politik akımların birtakım kaideleri vardır. Siyasi devlet yapısını örneklendirebilecek nitelikte kavradığımı düşündüğüm için yine Nazilerden örnek vereceğim. “Lutz” ismi ile anılan von Krosigk Alman Federal Cumhuriyeti’nde siyasi ve federal hükümetin başı olarak nitelendirilen “şansölye” ünvanına sahip olmuş bir şahıstır. Kendisi ordudan gelmiştir. Bunun dışında bilindiği gibi Adolf Hitler’i şansölye ilan eden Mareşal Hindenburg da uygun gördüğüm sıfatından anlaşılacağı üzere bir askerdir. “Başbuğ” kelimesi gibi orduvari bir tanım olan “Führer” lakabının sahibi Hitler de ordudan gelmedir, askerdir.

Nazi Almanyası adına verdiğim bu örnek çoğaltılabilir. Örneğin mevcut AKP iktidarında bürokratik noktalarda görevli isimlerin büyük bir bölümü İmam Hatip okulu, yahut İlahiyat Fakültesi mezunudur.

Türkçülük davası adına da benzer bir örneği verebileceğimizi düşünmekteyim. İdeolojik bir akım olarak 19. yüzyılın sonlarında baş gösteren Türkçülük davası, yine ideolojik akım perspektifinde ortaya çıkışını yazınla uğraşan, şair ya da yazar zevata borçludur. Mücadelecilik bir tarafa, Türkçü büyüklerin hepsine yakını eli çok iyi kalem tutan insanlardır.

Örneğin Türkçülük davasının Rusya cephesinde adını duyuran, Türkçülüğün çıkış noktasında önem arz eden isimlerden bahis açacak olursak, Türkçülük akımının manifestosu olarak kabul edilen 32 sayfalık “Üç Tarz-ı Siyaset” makalesinin yazarı, Rusya’nın Ulyanovsk oblastında dünyaya gelmiş Yusuf Akçura’yı anabiliriz. Kendisi Ankara Hukuk Fakültesi Neşriyatı’na eserler vermiş, bunun ötesinde “Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri” adını verdiği yapıtı ise 1940 yılında Türk Tarih Kurumu etiketi ile neşredilmiştir.

Rusya cephesinden örneklendirmeye devam edeceğim. Bugün Kırım Özerk Cumhuriyeti sınırlarında olan Bahçesaray Rayonu’nda dünyaya gelmiş olan İsmail Gaspıralı, kırk kadar kitabın müellifi, “Kha! Kha! Kha!” başta olmak üzere beş gazetenin de sahipliğini yapmış olmakla beraber, Türk Yurdu dergisinde yayınlanan, bilinen büyük çaplı dört adet makale de yazmıştır.

Öte yandan Bakü doğumlu, Fizik ve Matematik alanlarında bilimsel çalışmalar yapmış olan Profesör Doktor Hüseyinzade Ali Turan, bir fizik-matematik profesörü olmasına rağmen zamanın gerekliliklerinden ötürü çok başarılı politik eserler de kaleme almıştır. “Türkler Kimlerdir, Kimlerden İbarettir?”, “Bize Hangi İlimler Lazımdır” gibi beş kitabın sahibidir. Bunun dışına Goethe’nin eseri olan Faust’un başını çektiği üç adet de kitabın çevirisini yapmıştır. Bunları fizik ve matematik alanlarında bilimsel çalışmalar yürüten bir profesör olarak yapmış olması da ayrıca takdire şayan bir durumdur. Dönemin Türkçü camiasında yazının yerini açığa çıkarmak adına önemli bir örnektir.

Bugün ermenilerin işgal etmiş olduğu Dağlık Karabağ bölgesindeki Şuşa şehrinde doğmuş olan Ahmet Ağaoğlu, “Üç Medeniyet”, “Serbest Fırka Hatıraları” gibi beş kitabın müellifi olmakla beraber, İrşad, Terakki ve Füyuzat gibi gazeteler çıkarmış olmasının yanısıra, sonradan genel merkez üyesi olacağı İttihat ve Terakki cemiyetinin yayın organı olan “Şura-yı Ümmet” gazetesine de yazılar yazmıştır. Bununla kalmamış, yine kendisi de Türk Yurdu dergisine yazılar yazmış, hatta aynı isimdeki cemiyetin kurucuları arasında yer almıştır.

Öte yandan Kazan’da doğmuş olan Sadri Maksudi Arsal hukukçu bir akademisyen, aynı zamanda bir siyasetçi olarak öne çıkmıştır. Kendisi bu vasıflarına rağmen mesleği yazarlıktan ibaret bir kimseymiş gibi on altı kitap kaleme almıştır. Tek sıfatı yazarlık olan birçok müellif, bu konuda kendisi kadar dolgun bir CV’ye sahip değildir. Kendisinin bilinen onlarca makalesi de vardır.

Bugünkü Türkiye sınırları dahilinde ya da haricinde belki yüzlerce Türkçü yazardan söz edilebilir. Türkçülük davasının iki önemli temelinden birini oluşturan Turancılığın öneminden ötürü, daha iyi ifade edebilmek adına öncelikle Türkiye sınırları haricindeki yazarlardan bahsetme gereği duydum. Bu isimlerden son bir örnek daha vereceğim.

Azerbaycan’ın kurucusu, isminden söz açıldığında Amerika’nın sesi radyosunda okuduğu Elmas Yıldırım’ın “Yaşa, yaşa, çox yaşa, ey şanlı Azərbaycan!” değişini dimağlara getiren, Azerbaycan’ın ikinci cumhurbaşkanı gibi hayata gözlerini Ankara’da yuman büyük Türkçü Mehmet Emin Resulzade, on üç kitabın yazarıdır. Kendisinin asıl mesleği gazeteciliktir. Mücadele hayatına sivri kalemini kahpe düşmana doğrultarak başlamıştır.

Örnekler vermeye bugünkü Türkiye sınırlarından devam edecek olursak, Necip Asım Yazıksız’dan bahis açmak isterim: Fransızca, Arapça, Çağatayca ve Uygurca bilen Yazıksız, küçük risalelerin çoğunluğunu teşkil ettiği kırk kadar eserin sahibidir. Bunlar arasında “En Eski Türk Yazısı”, “Orhon Abideleri”, “Ural ve Altay Lisanları” gibi eserler göze çarpmaktadır. Kendisi Türk tarihini kaleme alan ilk müelliflerden birisidir.

Bunun dışında Cumhuriyet dönemi yazarlarından Peyami Safa’dan bahsedebiliriz. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Canan, Fatih-Harbiye gibi çok bilinen romanların sahibi olan Safa, Irkçılık-Turancılık davası için hazırlanan kırk yedi kişilik raporda ismi geçen kimselerden birisidir. Kendisinden bahsetmiş iken, ismini taşıyan roman yarışması ödülünü kazanan Bahaeddin Özkişi’yi de anmak gerekir diye düşünüyorum. Özkişi, kırk yedi sene yaşamış bir öğretmendir. Bu kısa hayatınaçok başarılı üç kitap sığdırmıştır. Belki bu kadar az yaşamamış olsa idi, bugün herkesin bildiği Cumhuriyet dönemi yazarlarından birisi olabilirdi. Takdire şayan, saygıya layık bir kimsedir.

İsmi çok bilinmeyen bir Basri Gocul gerçeği de vardır. Kendisi sayısı az olan milli destan yazarlarımızdan birisidir. “Oğuzlama” ve Hikmetof’a yazdığı “Bir Nara” kitapları ile tanıdığımız yazar, Orkun, Türk Yurdu gibi dergilerde yazılar kaleme almıştır.

Zeki Velidi Togan, Fethi Tevetoğlu, Hayrani İlgar, Necati Sepetçioğlu, Hüseyin Namık Orhun, Kerim Yund, Gazeteci İlhan Darendelioğlu, Emir Mehmed Kâmil Beğ’in oğlu İsmail Hamdi Danişmend, Akademisyen Hikmet Tanyu, Arkeolog Remzi Oğuz Arık, Akademisyen ve Tarih Profesörü Osman Turan, Cengiz Aytmatov, Ziya Kozanoğlu, Ahmet Bican Ercilasun, Leyla Karahan gibi onlarca, belki yüzlerce isim daha sayılabilir.

Kesinlikle gözden kaçmaması gereken bir isim de Ziya Gök Alp’tir. Kendisi de kırk sekiz yıl yaşamasına rağmen Türkçülük fikri adına çok önemli eserler vermiş olmakla beraber, eserleri Başbuğ Atatürk’ün de ilham kaynağı olmuştur. Kırk sekiz yıllık hayatına on beş kadar kitap sığdırmıştır.

Bir başka çok önemli yazarımız ise Ömer Seyfettin’dir. Kendisi Türkçülük akımının öncülerindendir. Aynı zamanda dilde sadeleşme gibi Türk dili açısından aşırı önem arz eden bir konuda emekleri ve başarıları mevcuttur. Elliden fazla kitap kaleme almıştır. O da yalnızca otuz altı sene yaşamıştır. Tabiri caiz ise yememiş, içmemiş tüm hayatını yazmaya harcamıştır.

Son olarak, hatırlayamadığım için adını anmadığım yazarlarımızdan af dileyerek, şahsi açıdan diğerlerinden farklı değerler biçtiğim dört Türkçü yazardan daha bahsedeceğim:

Bunlardan birisi, Türkçülüğü en sade biçimde tanımlamış, artık Türkçülük davasının yolbaşçısı olarak kabul edilen Nihal Atsız’dır. Yazdığı romanlar, art niyetli bakacak dahi olsanız kusursuz denilebilecek eserlerdir. Bence diğer yazarların kalemi yazar, Nihal Atsız’ın kalemi konuşur. Makalelerini topladığı kitapları mevcuttur. Türkçü yazarlar arasında kendisinin yeri bambaşkadır.

İkincisi ise kardeşi Nejdet Sançar Beğ’dir. Hayatı boyunca, on altı yaşında vefat eden oğlu Afşın’ı kaybettiği günden sonra yüreğinde bir sızıyla yaşayan Sançar’ın da ağabeyi Atsız gibi önemli makale kitapları mevcuttur. “Türkçülük cephesinin, en iyi çarpışan tümenidir.”

Bugün yaşanan siyasi dertlerin dünkü habercisi olan tarihçi Necip  Hablemitoğlu’ndan bahsetmek isterim. On kadar kitabın yazarı olmasıyla beraber, CMKP’den Ötüken Dergisi’ni okuduğu ve sattırdığı için ihraç edilmiştir. 90’lı yıllarda az rastlanan Türkçü yazarlardan birisidir. Türk-İslam sentezini yapay ve temelsiz olarak nitelendirmiştir.

Son olarak Berkant Parlak, Yusuf Düzgören gibi Türkçü yazarlarla birlikte hamisi olan Caner Kara’nın ismini anmadan edemeyeceğim. 21. yüzyılda Türkçülük adına en önemli eserleri vermiş, bu yüzyıla Türkçülüğü taşımış kimsedir. Hâlâ yaşıyor olması, Tanrı’nın kudretine sığınarak yazdığı kitaplarının yanına iki tanesini daha ekleyeceğini duyurmuş olması hem Türk edebiyat tarihi açısından, hem de Türkçülük davası açısından önem arz eder.

Türkçü yazarların tamamını bir yazıda toparlamak neredeyse imkansızdır. Elimden geldiği, hafızamın müsaade ettiği kadar isimden bahsettim. Adı geçen yazarların, aynı zamanda kitaplarını da tavsiye ederim.

Vefat eden bütün Türkçü yazarları minnetle saygı duyarak anıyorum.

0 Yorum

Yorum Yap