Ötüken, Türklerin ezelden beri ebedi kutsal başkentidir. Orhun Yazıtları’nda Ötüken Ormanı olarak, “dışarıdaki kötülüklere karşı sığınılacak bir ev” şeklinde tasvir olunmakla beraber, kimi kaynaklarda bir dağ olarak da bahsedilir. Türk mitolojisinde “Nama” olarak adlandırılan, Nuh’un bizdeki karşılığı olan kişinin de bu dağı, yahut yerleşim alanını koruduğuna inanılır.
Birtakım kaynaklara göre Ötüken’in Hangay Dağı ve Tamır Irmağı’nın çevrelediği, Orhun Irmağı’nın başlangıcını teşkil eden bölgeye verilen isim olduğu düşünülmektedir.
Büyük devletlerin başkentlerinin burada kurulması gerektiğine dair bir inanış da mevcuttur. Öte yandan, yine Türk mitolojisinde -Toprak Ana- olarak adlandırılan varlığın isimlerinden de birisidir.
Neticede belirli yahut belirsiz bir toprak parçasını teşkil etmiştir. Ancak, Ötüken hiçbir zaman bir toprak parçasıyla halis olmamıştır. Yeri dahi kesin olarak bilinmemesine rağmen, Türk ırkının onu -kutsal başkent- kabul etmesi, Türklerin yeryüzündeki toprak tasarrufuna, iman kudretine başlıca bir örnektir.
Türk siyasi ve politik tarihi, gerek yakın gerek uzak olmak üzere, Ötüken’in Türklükle ilgili önemli bir olgu olduğunu net bir biçimde göstermiştir. Bu sebepten Kaşgarlı Mahmud’un da dahil olduğu birtakım önemli isimler bu konu hakkında araştırma yapma gereği duymuştur. Kaşgarlı, Ötüken’i “Tataristan çöllerinde bir yer adı. Uygur iline yakındır.” diyerek tanımlamıştır. Bunun yanında mûmâileyhin çizdiği haritada, Ötüken’in Basmıl bozkırlarının altında, Tatar bozkırlarını İli Nehri’nin sol tarafında (batısında) gösterdiği bilinmektedir. Bilge Kağan Ata ise Ötüken’i “Türk Yurdu’nun yüreği” diyerek tanımlamıştır
Ötüken’in yeri, niteliği hakkında binbir türlü düşünce paylaşılmıştır. Bence bu fikirlerin değerlendirilmesinde füzunla dikkat edilecek şey, dile getirilen yahut öne sürülen düşüncenin kim ya da kimler tarafından ortaya atıldığıdır. Bu düşüncemden ötürü, yazımı Atsız Bey’in bu husustaki beyanları ile sonlandırmak isterim:
“Çin kaynaklarında Göktürkler üzerine ilginç gözlemler vardır. Çeşitli kaynaklarda verilen bilgilere göre Göktürk halkı uzak kuzeyde Orhun ve Yenisey çevresinde yaşar. Sürülerini otlatarak oradan oraya göçer, keçe çadırlarda otururlar. Halk kahramanlık yaşamına bayılır. Gelenekleri eski Asyalı Hunların geleneklerine benzer. Taşkın güçlü erkeklere hayranlık duyarlar. Yakınlarından biri ölünce, garip biçimde yas tutarlar. Gözyaşları yüzlerinden fışkıran kanla birlikte aksın diye yüzlerini bıçakla çizerler. Soyluları toprağa gömerken, savaşta kaç adam öldürmüşse başına o kadar taş dikerler. Hanın otağı kendi dillerinde “Ötüken Yış” (Ötüken Ormanı) adı verilen yerdedir. O çevrede bir dağda bulunan mağara atalardan kalma ziyaret yeridir. İleri gelenler her yıl kağan başkanlığında o mağaraya gidip kurban adarlar.”