Ana Sayfa Genel Türk Toplumunda Kadının Yeri

Türk Toplumunda Kadının Yeri

1 Yorum 645 Görüntülenme

Bugün 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü. Biz Türkleri yıllarca barbarlık ve medeniyetsizlik ile suçlayan, sözde çağdaş bir ülke olan Amerika’nın, gerçekleştirdiği katliamın günüdür 8 Mart.
Bir tarafta Feminizm ve Komünizm ile birlikte greve başlayan işçi kadınlar, diğer tarafta ise kadınları ucuz maliyeti olan bir alet olarak gören Amerika Bu iki grubun sürtüşmesi ve fabrikada yangın çıkması sonucu 129 işçi kadın ölmüştür.

Bizlere medeniyet dersi verenlerin, kadınlara bakış açısı bu şekilde. Günümüzde ise bu katliam, kutlamalarla anılmakta.

Peki ya Türk insanının kadınlara bakış açısı?

Hepinizin bildiği üzere, Türkiye birçok büyük devletten daha önce kadınlara seçme/seçilme hakkı tanıdı. Lakin kadınlara olan saygı ve sevgimiz ufak bir kağıt parçasından ibaret olamaz. Şimdi geriye gidelim.
MÖ 6.yy’da, kadınların diri diri gömülmesinden bile daha öncesinde, Saka Kraliçesi Tomris Hatun ülkeyi yönetmekle yükümlü bir hükümdar idi.
Türk Destanlarına bakarsak, kadınlar ilahi birer varlık olarak kabul edilmiştir. Ak Ana, Umay Ana, Asena, Ötügen; Türk mitolojisindeki Tanrıçalardan birkaçıdır.
Göktürk ve Uygurlarda hatunlar, ülkeyi kağanla birlikte yönetir, kurultayda söz sahibi olur, kağanla birlikte emirnameler çıkarır, savaş ve barışa karar verirdi.
Bu tür örnekler tarihe sığamayacak kadar fazladır.

Görüldüğü üzere Türk kadını tarihin her noktasında oldukça saygın bir rol oynamış ve bir dönüm noktası olma özelliği taşımıştır. Ne yazık ki, geçmişten günümüze kadına verdiğimiz değer yozlaşmış, Arap kültürünün de etkisiyle kadına duyulan saygı azalmştır
Bu yozlaşmaya rağmen Türk kadını hiçbir zaman erkeğine ve milletine sırt çevirmemiştir. Halide Onbaşı, Şerife Bacı ve Nene Hatun gibi birçok kadın kahraman, Kurtuluş savaşı ve 93 Harbinde cesaret ve bağlılıklarını en net şekilde kanıtlamıştır.
Türk kadını bilinçlenip Arap kültürününün etkisinden çıktığında, kendisinin de yüceldiğini fark edecektir. Türk erkeği de, kadınına verdiği değerle birlikte daha da yükselecektir.
Bizim kadınlara olan saygımız, katliam sonrası yapılan bir günlük kutlamalarla eşdeğer tutulamaz. Kadınlar her gün baş tacımız, her gün yoldaşımız, her gün kahramanlarımızdır. Bu nitelikleri bir güne sığdırmak mümkün değildir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü için, üstat Tayma’nın yazısını paylaşmak istiyorum.
Ben niye kadınlar günü kutlayayım kardeşim?
Yılın diğer günlerinde kadın mı dövüyoruz?
Hele ki Amerika’da ölmüş komünist kadınları, Birleşmiş Milletler öyle istedi diye niye anayım?
Hele ki onları neden Türk insanıyla bir tutayım?
Milletler birleşip, Karabağ’da esir tutulan ve halâ ırzına geçilmekte olan 600 kadını anıyor mu?
Doğu Türkistan’da 13 yaşından sonra, evlerinden zorla alınıp Çin’in doğusunda genelevlere satılan kızları bir kere ağzına alıyor mu?
O zaman?
S*ktirsin gitsin dünya kadınları da erkekleri de...

Son olarak Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ten bir alıntı ile yazımı bitireyim.
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

1 Yorum

Yorum Yap