Yalan üzerine.
Öncelikle yalan kelimesinin sözlük anlamına değinmemiz gerekir. Yalan kelimesi TDK’ya göre; doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz olarak açıklanmıştır. Doğru bir önerme olsa da ziyadesiyle yetersizdir. Yalan kelimesinin anlamından sonra daha iyi anlamak açısından yalan türlerine bakmamız gerekir. Ben diğer insanların kullandığı sonuç odaklı sınıflandırma yerine nedenlerine bakarak bir ayrım yapma taraftarıyım. Benim sınıflandırmama göre yalan Doğal ve yapay yalanlar olmak üzere ikiye ayrılır: Doğal yalan; insanların içinde bulunduğu sosyokültürel toplumdaki insan anlayışına uymadığı durumlarda toplumdan dışlanmaması için söylenen yalanlardır. Yapay yalan ise Dünya üzerinde halihazırda bulunan her sistemde olduğu gibi sistemi kendi yararına kullanmak isteyen insanların başvurduğu yalan türüdür.
Doğal yalanlar insan güdüleri sonucu dışlanmamak amacıyla ortaya çıkmıştır.İnsan, doğası gereği yalnız kalmaktan bir ömür kurtulmaya çalışır. Doğal yalanlar bir yerde insanın, varlığını sağlıklı şekilde devam ettirebilmesi için bir sığınaktır. Sosyal canlılar olduğumuz için toplum tarafından dışlanmak bir insan için en büyük cezadır. Tamamen doğadaki kamuflaj yeteneği gibi insanı bağlı bulunduğu topluma uymayan aykırılıklarını gizler. İnsani baskılar sonucu ortaya çıkmıştır. Sonuçta insanlar sosyal varlıklar olduğu için fikirlerine değer verdikleri insanlar tarafından kınanmak istemezler. Bu yüzden insanların öğrenmek istediklerini değil de duymak istediklerini söylerler.
Yapay yalanlar ise bunun aksine toplum içerisindeki konumunu yükseltmek, çıkar gütmek veya insanları manipüle etmek amacıyla kullanılırlar. Doğal yalan belli bir çerçevede anlaşılabilirken, yapay olanı ise başlı başına anlaşılamaz, açgözlü ve yanlış bir davranıştır.
Dünya üzerinde hemen hemen her davranışta olduğu gibi bu durumda insan hayatında belirli paradokslar ortaya çıkarır. Yalan söylemek gerçekten yanlış mıdır yoksa sadece haksız kazanç elde edeceğimiz zaman mı yanlış olur? Bu soruları cevaplamak insanın kendi vicdanına kalmış bir durumdur. Dünya üzerindeki her insanın bakışı farklı olduğu için bu sorunun da cevapları farklılaşmaktadır. Dünya üzerindeki hiçbir kavram mutlak doğru veya mutlak yanlış olmadığı için, insanların bu sorunu kendi vicdanlarıyla sorgulayarak bir sonuca varması daha doğru bir yaklaşımdır.
-Malkoçoğlu