İslâmcı, belli bir kazanç karşılığında İslâm’ı satan kişidir.İnsanların dinî inancı, onun kazanç potansiyelini oluşturur.İslâmı satmak demek, etrafa dindar gözükmek ve dinî inançları sömürmek demektir.
İslâmcının, dindarlık rolüyle müşteri kapması için pek bir çaba harcamasına lüzum yoktur.O müşteri bulmasa da saf ve dinine düşkün insanlar kendisini bulur.Çünkü saf insanlar, İslâmcıya güvenmeyi büyük bir dinî vazife sayarlar.Cennetin anahtarının böyle kişilerde olduğunu düşünürler.
Sözün kısası, İslâmcıya güvenmek için gereken sebepler zaten mevcuttur.
İslâmcı, sürekli altını çizdiği dinî kaynaklarla başarılı bir satıcı olmuş, yine bu dinî kaynaklarla da kendisini garanti altına almıştır.Onun saçmalıklarını yüzüne vuranların vay hâline…
Ne şamanistliğimizi bırakırlar, ne dinsizliğimizi…Tabii bunlar tamamen iftiradır.
Bazen, rahatları birazcık kaçınca “Din elden gidiyor!” diye yaygarayı koparırlar.
Türk devletini yıkıp bir Kürt-İslâm devleti kurmak isteyen Şeyh Said ve avanesi de böyle yapmamış mıydı?
Bugün hâlâ Atatürk heykellerine saldıranların bunlardan ne farkı var?
Onların savunma mekanizması yalandan, saldırı mekanizması da kuru iftiradan ibarettir.
Öylesine yalan söylerler ki bazen kendi yalanlarına kendileri de inanırlar.
Kendilerinin Tanrı tarafından gönderildiğini iddia edenler çıkar.Kitap yazmışlarsa, yazdıkları kitap güya Kur’an kadar önemlidir.Bunlar güya yeryüzünden kötülüğü,kâfirliği temizlemeye gelmişlerdir.Yani mantığın hiçbir eseri bulunmayan bu durumlar ve davranışlar ayyuka çıkmıştır.
İslamcının İslâm’ı kimsede yoktur.Ondan dindarı bulunmaz.Onun elini öpmeyenlerin, önünde eğilmeyenlerin, ona inanmayanların, onun müridi olmayanların hepsi kâfirdir.Ona karşı çıkan kişilerin yerleri, cehennemin en dibinde hazırdır.
Hattâ bu İslâmcılar; daha doğrusu İslâm tüccarları, kendileri gibi olan ama kendilerinden olmayan diğer İslâmcıları da münafık sayarlar.Onlara göre diğer İslâmcıların din ile alâkası yoktur.Bu da, ticaretin getirdiği rekabet ortamından dolayıdır.Amaç, müşteri çekmektir.
Bir İslâmcı, müşterilerinin başka İslâmcıların cennetine (!) gitmesini niye istesin? Kendisinin cenneti (!) elbette diğer İslâmcıların cennetinden (!) daha konforlu, daha güzeldir.Onunki cennet-i âlâ, diğerlerininki Yolgeçen Hanıdır.
Bunlar kimin cennete, kimin cehenneme gideceğinden de haberdardır.Hattâ kimin cennetlik, kimin cehennemlik olduğuna bizzat kendileri karar verirler.
İslâmcıda satacak ürün,ayet, hadis vesaire çoktur.Bu İslâmcıların kendilerine ait televizyon kanalları da vardır.Bu İslâmcıların sattığı İslâmın reklâmı, televizyonlarda bol bol yapılır.Sonra bu ‘cennetlik’ ürünler bazen kapış kapış edilir ve yetişemeyene maalesef cennet kalmaz.
Gerçekten iyi bir satıcılardır.Ödül ve ceza sistemleri vardır.Onlara gelenleri, onlardan olanları cennetle ödüllendirirler.Onlardan olmayanı da cayır cayır yakarlar.Bu sayede, kitleler üzerinde büyük bir nüfuz sağlamayı başarırlar.Herkesin önünde öyle yalanlar söylerler ki bu yalanlar, kimsenin aklını kurcalamaz.
Böyle sahtekârlara inanmazsanız cehennemlik olma ihtimâliniz vardır.Ama İslâmcının daimî müşterisi olursanız sizi cennette huriler karşılayacaktır.
İşte İslâmcıların genel özelliği budur.Bunlar bugün Türklüğe, Türk milletine düşmandırlar.Onlar için millet yerine ümmet önemlidir.Milletin, kalkınıp ilerlemek yerine taassuba batması onları hoşnut eder.Çünkü onlar, bundan kazanırlar.
Bu durum yalnızca İslâmcılar için değil bütün dinciler için aynıdır.Cennetin emlâk işlerini yapan bir papazın da bu İslâmcılardan farkı yoktur.Ortak yönleri; menfaat, yalan, şirretlik ve sahtekârlıktır.
Şüphesiz ki dincilik ile dindarlık aynı şey değildir.Bahsettiğimiz İslâmcılar da yine bir İslâmcı olan Mehmet Âkif gibi değerli ve şahsiyet sahibi insanlara benzemez.
Bizim düşman olduğumuz zümre, dini şahsî menfaatlerine alet eden dincilerdir.Çünkü onlar Türklüğün düşmanıdırlar.