Osmanlı İmparatorluğu 614 yaşında idi. Büyük savaşlara girmiş, bazen kaybetmiş, çoğu zaman ise kazanmıştı. İlk kurulduğu günden bu yana 6 asır geçmiş ve artık eski gücünü kaybetmiş, daha da çok kaybetmeye devam ediyordu.
1908’de 2.Meşrutiyet ilan edilmiştir. 29 Eylül 1911 tarihinde Trablusgarp Savaşı çıkması üzerine, mevcut hükümet istifa etmiştir. Başa ittihâtçıların desteklediği Mehmed Said Paşa (Şağur Çelebi) gelmiştir. Bununla birlikte elini daha çok kuvvetlendirmek isteyen ittihâtçılar, orduda büyük bir düzenlemeye gidip yaşlı subayları emekli etmiş, yerine kendilerinden olan genç subayları getirmiştir. İttihâtçıların yaptırımlarından rahatsız olan bazı subaylar ise “Halaskar Zabitan” grubunu kurmuştur. Ordu ikiye bölünmüştü ve Balkanlarda güç kaybedilmekteydi. Mehmed Said Paşa güven oylamasından başarı ile geçti fakat kendisi istifa edip bu görevden ayrıldı.
Said Paşa’dan sonra, Hürriyet ve İtilâf Fırkası mecliste güç kazandı ve başa geçti. Bununla birlikte ittihâtçılar dağıldı, birçoğu yurt dışına kaçtı. Balkanları da elinden kaybeden devlet tamamen zayıflamıştı ve büyük bir çöküşe doğru ilerliyordu. Kâmil Paşa döneminde ittihâtçılar mecliste yoktu fakat ordu içerisinde kuvvetli idi. Genç subaylardan oluşan bu grup siyasete bulaşmıştı; hepsinin kanı kaynıyor, güçlenmek istiyorlardı.
Son olarak Edirne’nin de elden çıkarılacağını öğrenen ittihâtçılar, bir hışımla birleşip toplantı yaptılar. Bu toplantıda Enver Paşa, Talat Paşa, Ziya Gökalp, Cemal Paşa, Kara Kemal, Yakub Cemil gibi birçok isim bulunuyordu. Oradan çıkan karar ile artık beklemeye lüzum görmeyen ittihatçılar, toplantı binasından çıkıp Bâb-ı Âli’ye doğru atlarını sürdüler.
Ne kadar genç subaylardan oluşsalar da, birleştiklerinde büyük bir kuvvet olan ittihâtçılar, aslında bu son toplantıdan önce her şeyi hazırlamışlardı. Haberleşme yollarını ve güvenlik güçlerinin birçoğunu ellerinde tuttular. İçlerinde hem askerler hem de siviller vardı. Bâb-ı Âli baskını başlamıştı. Aslında bu olay askerlerin ve sivillerin ortak silahlı bir ihtilâli idi.
Beyaz atı ile Bâb-ı Âli’ye ilerleyen Binbaşı Enver, binanın önüne geldiğinde hiçbir şey beklediği gibi olmamıştı. Meraklı halk toplanmaya başlamış, o sırada Ömer Hatip ve Ömer Seyfettin, Enver’in yanında belirmişlerdi. Ömer Naci Bey, orada toplanan halkın önünde, Kâmil Paşa hükümeti aleyhinde konuşmaya başlamıştı. Binanın korunmasından görevli kişiler ile Nazım Paşa sayesinde daha önceden anlaşılmıştı. Atından atlayan Enver Paşa; Yakub Cemil, Talat Paşa ve ittihatçılar ile kolayca binaya girdi. İçerideki yaverlerden ittihâtçılara açılan ateş sonucu çatışma çıkmış; ittihâtçılardan 1 kişi, karşı taraftan ise 6 kişi can vermişti.
O sırada koridorda ilerleyen ittihâtçıların karşısına, önceden anlaştıkları Nazım Paşa çıktı ve ihtilâlin böyle kanlı olmayacağı konusunda anlaştıklarından, ittihâtçılara bağırıp küfürler etmişti. Artık dönüşü olmayan bu yolda ipler iyice gerilmişti ve fedai Yakub Cemil silahını çekip Nazım Paşayı alnından vurdu. Bu beklenmedik bir şeydi, fakat olan olmuştu. İttihâtçılar kararlıydı ve sonuna kadar gideceklerdi.
2.kata çıkıp Sadrazam Kâmil Paşa’nın odasına girdiler. Enver Bey, paşaya elindeki istifa mektubunu imzalamasını söyledi. Kâmil Paşa ittihâtçıları vazgeçirmek için birkaç cümle söylese de, o baskının kırılmayacağını anlayıp istifasını verdi. Bu ihtilâlden sonra ittihâtçıların desteklediği Mahmut Şevket Paşa sadrazamlığa getirilmiştir. Bu sebeple ittihâtçılar büyük bir güç kazanmış, hem orduda hem de mecliste yönetimi ellerine almışlardı.1918 yılına kadar da bu gücü ellerinde tutmuşlardır. Silahlı bir darbe ile ittihâtçıların başa getirdiği Mahmut Şevket Paşa, yine silahlı bir olayda ittihât muhalifi olan subaylar tarafından suikast ile öldürülmüştür.
Baskının ilk üç ismi;Enver Paşa,Talat Paşa,Cemal Paşa
Bâb-ı Âli;Osmanlı zamanında sadrazam sarayına verilen isimdir.