Mazisi insanlık tarihinin başlangıcına kadar dayanan, şan ve şerefle binlerce yıldır -fertlerinin varlığını bünyesine adamasıyla- varlığı devam eden; yüceliği ve azizliği ve hatta hürriyeti tehlikede olan yüce ve aziz Türk milletine…
Sıcak yuvasından sesimizi duyan, yazdıklarımızı okuyan tüm Türk evlatlarına seslenen bir Türk evladı olsam da, sarp dağlarda, soğuk rüzgarlı hudutlarda aynı inanç ve vazife aşkıyla mücadele edebilmek için çalışan biriyim. Mücadelemizde hiçbir zaman çıkarcı, yaşamadıkları yaşanmışlıkların edebiyatını yapanlar gibi samimiyetsiz olmadık. Bu çağrımızı yaparken bu hakkımızdaki hususları bilmenizi önemle rica ederiz.
Değerli Türk aydını rahmetli Yaşar Nuri Öztürk hocanın tarif ettiği gibi: “Dört bin küsur yıllık Türk tarihinin en alçak, hıyaneti bol, adaletsiz, aldatıcı yönetimi olan bu dönemine denk geldik” Bu dönemde bin bir bela ile, leşçi kargaları ve sırtlanları ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bilinen sorunlar ve düşmanlarımızın yanı sıra bilinmeyen sorun ve gizli düşmanlar da mevcut olan bu dönemde büyük ve ciddi bir hürriyet ve devamlılık tehlikesiyle başbaşayız.
Her milletin belirli bir karakteristik özelliği, tarihi süreç içerisinde oluşmuş toplumsal etik anlayışı mevcuttur. Biz Türklerin de birçok karakteristik özellikleri ve toplumsal etik anlayışları vardır. Fakat bugün üzerinde duracağımız özellik teşkilatçı bir yapıya sahip olan bir millet olduğumuz hususudur.
Asya’nın çetin bozkırlarında doğal koşullara karşı hayatta kalma içgüdüsüyle sert ve dayanıklı bir hale gelmiş bir ataların evlatlarıyız. Bu çetin koşullarda hayatta kalmak içi verilen mücadeleler bizleri dayanıklı ve yıldırılamaz bir millet oldururken düşmanlarımıza karşı verdiğimiz mücadelelerde ciddi, disiplinli, teşkilatçı bir yapıya sahip olmamızı sağlamıştır. İlk düzenli ordu kurulması, yönetim açısından teşkilat düzenlemeleri gibi ciddi toplumsal yapılanmalar ile birçok devlet, beylik, imparatorluk kurmuş ve uzun yıllar ayakta tutmuşuz. Yüzlerce ve hatta binlerce yıldır hür bir şekilde varlığımızı sürdürmemizin, sürekli olarak gelişmemizin sebebi toplumsal DNA’mızda var olan bu karakteristik özelliklerdir. Birçok dahi bilim insanı, hükümdar, sanatkar bu kişilik yapısı ile var olmuştur.
Ne yazıktır ki bu yapımızı yani teşkilatçı, disiplinli, pes etmez azmi yavaş yavaş yitirmekteyiz. Türk gençliği son başbuğundan aldığı “ilk vazife” emrini unutmak üzere. Hürriyet ve ebed müddet varlık için canlarını feda eden ataların torunları bu yaşananlar karşısında sessiz kaldığı gibi üzerine düşen vazifeyi layıkıyla ifa edememektedir. Çanakkale Savaşı’nda hürriyet için takımını bırakıp çarpışmış ve şehit olmuş futbolcuların torunları milli sorunları kulak ardı ederek derbi maçına kilitlenmiş durumda. Bu durumda olmamızın sebepleri hiç şüphesiz ulus devlet Türkiye’nin sahibi olan bizler yani Türk milletinin fertleri Türklük bilincinden kopmuş, disiplinli teşkilatçılığı unutmuş olmasıdır.
Ve günümüzde büyük bir Marmara depremiyle karşı karşıyayız. 1999 Gölcük depreminden bu yana basiretsiz ve liyakatsiz yöneticiler yüzünden alınmış bir önlem mevcut değildir. O yıllardan beri önümüzdeki 30 yıl içerisinde büyük bir deprem beklendiği söylense de dincilik furyasına kapılmış yöneticiler sağlam binalar yerine cami, toplanma alanları ve park-bahçe yapmak yerine alışveriş merkezleri yapmış bulunmaktalar. Yandaşım kazansın ben kazanayım anlayışıyla rant sağlanmış ve hırsız müteahhitler sayesinde binlerce konut, iş alanı afetlere dayanıksız şekilde yapılmıştır. Bu şartlar içerisinde yaşanacak bir deprem en iyi ihtimallerle birkaç milyon insanın ölümüne, yağma-talan ve taciz gibi toplumu sarsacak olaylara sebebiyet verir. Ekonominin çökmesine ve hatta ülke bağımsızlığının tehlikeye girmesine yol açar. Bunlar birçok bilir kişi tarafından da söylenmektedir. Bu şartlarda bile zor ayakta duran ekonomi çöker, bu ortamda bile birçok taciz olayı yaşanırken o kargaşa ve kişilerin savunmasız olduğu ortamda daha da taciz vakası yaşanır. Peki bu olaylardan önce her ihtimale karşı nasıl hazır hale gelebiliriz?
Hiç şüphesiz kriz anında hareket edebilmek için önceden kurulacak teşkilat düzeni ve disiplinle verilen eğitimlerde öğrenilecek bilgiler sayesinde hazır hale gelinebilir. Peki bu teşkilat düzeni nasıl olmalı, ne tür bir eğitim verilmeli?
1-) Öncelikle depremi bilen, depreme karşı dayanıklı olabilecek evleri dizayn edebilen bilim insanlarıyla yapılan uzlaşımlar ile oluşabilecek her türlü fiziki tehlike en aza indirilmeli. Allah diyerek, dua ederek depremden kurtulunmaz.
2-)Ortaokul ve liselerde Türk Silahlı Kuvvetleri kontrolünde “Milli güvenlik ve afetle mücadele” dersleri verilmeli. Bu derslerin yanı sıra ilköğretim ve ortaöğretimde disiplinin önemi iyice belletilmeli. Yetişen çocuklar disiplinli yetiştirilmeli. Gevşekliği ve tembelliği var eden her türlü şey ortadan kaldırılmalı.
3-) Deprem riski bulunan bölgelerdeki mahalle muhtarlarına deprem esnasında kriz anını yönetebilme kabiliyeti kazandıracak eğitimler, seminerler verilmeli. Her apartmanda depremden önce deprem anında öncülük yapacak iki kişi seçilmeli ve deprem anında o apartmandakilerin panik ve hata yapmadan tahliye edilmelerini sağlayacak eğitimler verilmeli. Bu kişiler apartman sakinlerinin güvenli bölgelere sevk edilmelerini sağlamalı.
4-) Mahalle sakinlerinin toplanma alanları daha önceden belirlenip tüm mahalleliye bildirilmesi gerekir. Her evde ev ahalisine 3 gün yetecek miktarda hazırlanmış araç-gereç, yiyecek gibi malzemelerin bulunduğu deprem yardım çantası hazırlanmalı ve deprem anında ulaşımı kolay olması için ulaşılabilir yerlerde temini sağlanmalı. Her mahallenin muhtarlığı deprem fonu oluşturarak tüm mahalleliye 2 hafta yetecek kadar kurutulmuş ve bozulmayan besinler, içecek ve bir takım gerekli gereçler almalı ve deprem için saklanılmalı. İhtiyaç hasılında mahalledeki bakkalların ihtiyacı gidermesi gerekmeli.
5-) Uykusu ağır olanlar için muhtarlık tarafından tüm mahalleyi kısa sürede haberdar edebilecek ihtiyaç kadarındaki kişi deprem bildirme görevlisi yapılmalı. Bu kişiler yüksek desibelli siren ve benzeri haber aletiyle tüm mahalleye haber vermeli. Tüm mahallelinin bu sirenin deprem veya özel afet sireni olduğunu bilmesi gerekmeli.
6-) Kimsesi olmayan ve yaşlı olduğu için tahliyesi zor olan kişilerin yaşadıkları yerler tespit edilerek onlar için görevlendirilecek kişiler tarafından o kişilerin tahliyesinin gerçekleştirilmesi gerekir.
7- Her erkek eşinin ve çocuklarının güvenliğini sağlamak görevidir. Deprem için kişi yoklama listesi oluşturulmuş olmalı ve bu yoklama toplanma alanlarında yapılmalı. Eğer yıkım veya göçük oluşmuşsa daha önceden belirlenmiş arama kurtarmadan sorumlu mahalle görevlileri tarafından kurtarma işlemi yapılmalı. Bu esnada taciz gibi olayların yaşanmaması için eşi ve çocuklarının güvenliğinden sorumlu kişi görevliyse orada bulunan ve başlarında ailenin erkek bireyi bulunan bir aileye katılmaları gerekmektedir. Öncelikli amaçlar kötü vakaların en aza indirilmesidir. Herkes sorumluluğunu eksiksiz yerine getirme bilincinde olmak zorundadır.
😎 Her iş kuruluşlarında deprem ve afet eğitimleri verilerek bu deprem kültürü en kısa sürede edinilmeli. Tüm bu şartlar deprem riski olan yerler için geçerlidir. Risk olmayan yerlerde bu sistemin uygulanması zorunlu olmamaktadır fakat eğitimin verilmesi ve sistemin oluşturulması fayda getirecektir.
Depremsiz, afetsiz, zayiatsız, huzurlu ve hür yaşamlar dileriz. Birinci vazifemize engel olacak her şeyi yok etmekten, vazifemizi layıkıyla yerine getirmekten çekinmeyelim. “Armudun çöpü, elmanın çöpü” diye ayrıma düşmeden sağıyla soluyla, şu fikirdeki bu fikirdekiyle tüm Türk milleti olarak tüm farklılıkları unutarak birlik olalım. Ayrışmak yok olmayı, birleşmek hür olmayı sağlar. Tekrar uçurumun kenarındayız. Ya birlik olup son damla kana kadar mücadelemizi vereceğiz ya da uçurumdan aşağı sürüklenmeyi kabullenip yok olacağız. Ya yeniden “Ya istiklal ya ölüm, kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” diyeceğiz ya da esareti kabul edeceğiz. Tarihin ve bizi izleyen atalarımızın huzurunda karar yüce Türk milletinindir!