Çoğu kişinin hayatında gözlemlediğim, kimi zaman iletişim halindeyken kişinin konuşmalarında ölümü istemeye yönelik cümleler duyuyorum. Bunun için illaki bir şey olmasına da gerek yok. Normal konuşmasını incelediğiniz vakit bu ölümü isteme, arzulama olgusunu fark edeceksinizdir. Öleyim de kurtulayım algısı o kadar yerleşmiştir ki, ölüm kolay bir çözüm olarak düşünülür. Zor durumlar karşısında da bu kolay çözüm uygulanmak istenir.
Ölümü arzulamanın çeşitli sebepleri olabilir ama temel olarak belli başlı sebepleri olmalıdır. Bunlardan biri bilinçaltındaki durumlar diğeri de edinilen psikolojidir.
Benim değineceğim de kişinin farkında olmadan kendi beynini şekillendirmesiyle ilgili olacaktır.
Şöyle diyelim; Kariyer hedefleriniz var, çok büyük başarılara imza atmak istiyorsunuz. Kitap okuma, ders çalışma, yeni bir şeyler öğrenme vesaire gibi çok yoğun haftalar yaşıyorsunuz. Kendinize bir şekilde vakit ayıramıyorsunuz varsa hatta kız arkadaşınıza da vakit ayıramıyorsunuz. Bu durum sizi rahatsız etmiyor ve şöyle düşünüyorsunuz; “ölünce nasıl olsa dinleneceğim”.
Burada yaptığınız şey farkına varmadan beyninizi etkilemektir. Vücut yorulduğunda ve fazla yoğunluktan bıktığı vakit istemsiz olarak beyin bu etkilenmeyi hatırlamaktadır. Çok fazla yorgunsun ve yoğunluk hiç hafiflemeden devam ediyor. Peki, sen kendine ne demiştin? Ölünce dinleneceksin. Yani vücut dinlenmek için senin psikolojinde ölümü arzu etmeni sağlıyor. Çünkü dinlenmek istiyor.
Normal bir hayat içindesin, fazlasıyla sıkıntı ve zorluklarla karşılaşıyorsun. Birini çözünce biri başlıyor. O bitse de fazla geçmeden bir başka olay oluyor. Sen de kendine diyorsun ki “ölünce bitecek bunlar” ya da “öleyim de bitsin artık bu sıkıntılar”. Yani beynini bu yönde etkiliyorsun. Sen tekrar bir zorlukla karşılaştığında beynin bu hoş olmayan durumdan kurtulmak isteyecektir. O zaman da senin kurtulmak için psikolojine kabul ettirdiğin sistemi çalıştıracaktır yani ölümü arzulamak.
Yaşadığınız olaylar, durumlar ve sair bin bir çeşit olgu. İnsan aslında ölümün acı gerçeğini bilir ancak gerçekleştiği olaylardan kurtulmanın tek çaresinin yok olmak olduğunu düşünür. Böylece bu durumlarla karşılaştığında insan kendine ölüm ile kurtulacağı fikrine inandırır.
Bu durumu yaşayan insanlarda kişinin iradesine göre kimi zaman bundan dolayı intihar edenler, intiharın eşiğine gelenler, yapmak isteyip de son anda akılcılık yoluyla kurtulanlar mutlaka olur.
Aslında psikoloğa gidip çocukluğunuza inmenize pek gerek yoktur. Beyniniz doğduğunda şekillenmemiş haldedir. Siz yaşarken tecrübelerle, bilgilerle, düşüncelerle o beyni şekillendirirsiniz. Ölümü kurtarıcı ve dinlendirici bir şekilde beyninize kodladığınızda ölümü arzulamak doğal olacaktır. Çünkü insanın dinlemek istemesi doğaldır. Sıkıntılı bir durumda kimse bulunmak istemez.
Ölüm bir kurtuluş değil kaçıştır. Sizi değil ama sizin arkanızda kalanları daha fazla etkiler. Mücadeleden kaçış, zordan kaçış. İnsanoğlu bugünlerine mücadele etmesiyle geldi. Mücadelesiz bir hayatta canlılar yok olur.
Ölümü arzulama psikolojisi tehlikelidir. Eğitimin eksikliği burada da görülmektedir. Ölümün ne olduğu, insanın ona karşı durumu okullarda veya ailelerde anlatılmadığı için yetişen bireyler bu bilgilerden mahrum büyür. Bir de şurası unutulmamalıdır ki herkese her şey öğretilemez. Kişi çoğu şeyi kendi gayreti ve isteğiyle öğrenir. O yüzden yapılması gereken o kişiye bilgi vermekle beraber, her zaman akılcı düşünen bir beyne sahip olmasını sağlamaktır. Her canlının mutlak surette öldüğü bir dünyada, ölümü erkene çekmeyi düşünmek yanlış düşüncelere kapıldığınızı göstermektedir.
Hayat her türlü zorluk ve çilelerine karşı yaşanmaya değer. Olumlu düşüncelerle hem kendinize hem etrafınıza yardımcı olabilirsiniz. İnsan kendi derdini, kendi karşılaştığı zorlukları, haksızlıkları hep en fazla olarak yorumlar. Dünya da daha kötü acılar, haksızlıklar, zorluklar mevcuttur. Kendinizi değerlendirirken, içerisinde bulunduğunuz ortam yani dünyadaki diğer kişileri de değerlendirirseniz, objektif bir sonuç üretmiş olursunuz. Çünkü aynı şart ve durumlar diğer insanlar için de geçerlidir.
Kendi düşüncelerinizi, fikirlerinizi, çıkarımlarınızı kontrol edin. Kalıplaşmış olgularla ölümü yanlış yorumlamayın. İnsan beyni sonuç isteyen, sonuç edinesiye kadar arayışta olan bir yapıdadır. Yani her kavramın ne olduğunu algılamak ister. Küçüklüğümüzden, yetişkinliğimize böyledir. Pek hatırlamasak da yetişen çocuklarda gördüğümüz üzere, dünyayı ufak yaşlarda tanımlamaya başlarız. Konuşma çağlarında gördüğümüz ve öğrendiğimiz her şeyin ne olduğunu yetişkinlerden açıklamasını isteriz. Bu dünyayı tanıma, anlama, kavrama olayı küçük yaşlarla sınırlı değildir. İnsan kaç yaşında olursa olsun bilmediği bir şey ile karşılaşırsa ne olduğunu öğrenmek ister. Beyin yarım yamalak da olsa ona bir cevap bulmadan rahat durmaz. O yüzden çevreden kapılan olguları sorgulayın. Kendiniz bir bireyseniz, kendi aklınız var ise kendiniz de düşünebilirsiniz. Ölümün ne olduğunu, niye olduğunu, sonuçlarının ne olduğu gibi konuları düşünerek bir sonuca varabilirsiniz. Böylece beyninize sonuç olarak bu düşünceleriniz yerleşecektir.
Çevreden duyulan ölümün kurtuluş olduğu fikri, sıkıntıyı ve acıyı dindirdiği fikrinin yanlış olduğunu anlayacaksınız. Hangi düşünce çevreden duyulursa duyulsun, insanın kendi içerisinde sorgulanmalı, eleştirilmelidir. Yoksa o yanlış bütün toplumla birlikte sorgulamayan kişilerde de yaşamaktadır. Yanlışa sapmak, ona destek olmak onu yaşatmak demektir. İstemeden de onu daha çok güçlendirmiş olursunuz.
Eleştiri ve sorgulama kavramları hem toplum için hem birey için çok önemlidir. Kısacık ömre sahip insanların bu tarz şeylere kapılmamalarını sağlamalıyız.
Bu yüzden kişisel gelişim kitaplarında tekdüze bir şekilde olumlu olmaktan pozitif olmaktan bahsederler. Neden gerektiğini, olumsuz olmanın zararlarından gibi sair konuların detaylarına girmezler. Hiçbir şey bilmiyor olabilirsiniz bu durumda size tek yetecek şey: Akılcı düşünmek.