Öncelikle esenlikler. Yazıma başlamadan önce, “Türkçülük Ve İslam” başlığını neden seçtiğimi kısaca anlatayım. Biz Türkçüler , milletimize herhangi bir zararı dokunmayan her dine saygı duyarız. Lakin ülkemizde en yoğun olarak kabul gören ve hakkında en çok yanlış yönlendirmelerin bulunduğu din İslam olduğu için, bugün Müslüman soydaşlarımıza hitap edeceğim. Başlayalım.
Günümüzde Müslüman Türklerin düştüğü en büyük yanlışlardan biri, Müslüman olmayanın bizden olmadığını düşünmesidir. Kurtuluş savaşında isyan çıkaran Şeyh Said,İskipli Atıf ve nice hain bizden de, Atatürk’ün “Papa Eftim, bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.” dediği mili mücadele destekçisi, Türk Ortodoks mu bizden değildir ? Aslında bizler, İslamın değil, İslamı babasının malı gibi kullananlar yüzünden bu derece kör olduk. Sözde alimler, Türkçülüğü bir millet ayrımı üzerine kurulu, kötü emeller içeren bir eylem kabul ederken, kendilerinin inanç bölücülüğü yapması da oldukça ironiktir.
Türkçülük, Türk milletinin ihtiyaçlarını gidermek, sorunlarını çözmek, milletimize karşı olan görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirmeyi amaçlayan ülküdür. Türkçülük bir din olmadığı gibi İslam dinine aykırı da değildir. Türkçülüğe gönül veren biri dinden çıkmaz. İslamın yahut imanın şartlarında “Milliyetçilik yapmamak” gibi bir madde bulunmadığına göre, kim Türkçüleri dinsizlikle suçlayabilir ? Kaldı ki, bu suçlamayı yaparken kullandıkları cümleler, birebir Kur’an ile çelişmektedir.
Şunu belirtmeliyim ki, Türkçülük, Nazizim ya da Faşizm gibi nefrete dayalı bir fikir değil, milletimize karşı olan sevgiye dayalı bir ülküdür. Yolbaşçımızın dediği gibi “Biz güleriz façyoların felsefesine”. Bu sevgi yanında koruma içgüdüsü de getirmektedir. Milletimiz hakkında şer düşünene gül uzatmak ne fıtratımızda ne de İslamda yoktur. Tevbe Suresi 13. Ayet’de geçen “Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek mü’minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.” bu cümle, düşmanlarımıza karşı alacağımız tavrı açıkça belirtmektedir. Hiç bir Türkçü milletine zararı olmayan bir millete düşmanlık beslemez.
Bize düşman olana düşmanlık yapmanın İslamdaki yerini teyit ettikten sonra, geçelim bir başka hurafeye. İnsanlar eşit yaratılmamıştır. Bunu söyleyen bir Müslüman onlarca ayeti yalanlıyor demektir. “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın.”(Bakara Suresi 122. Ayet) , “Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları âlemlere üstün kıldık.”(Casiye Suresi 16. Ayet) bu ayetler insanoğlunun eşit yaratılmadığını açıkça belirtmektedir. Aynı şekilde kavimlerin bir bütün olarak sınandığı da bir gerçektir. “Onlar, “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında (yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi.”(Neml Suresi 47. Ayet) bu ayet milletlerin varlığını ve bir bütün olarak sınandığını gösteren ayetlerden biridir. Her şeyi düzen içinde yaratan ve hiç bir şeyi lüzumsuz yaratmayan Allah’ın, milletleri lüzumsuz yarattığına inanmak İslamın neresinde bulunmaktadır? Üstelik milletleri yalanlamak, bu ayetleri de yalanlamak anlamına gelmektedir.
Son olarak Kuran’da bahsi geçen bazı olaylara göz atalım. Her kavime kendi milletinden olan peygamber gönderildiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. “Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, ‘Asanı kayaya vur’ demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. ‘Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın’ demiştik.”(Bakara Suresi 60. Ayet) bu ayette görüldüğü üzere, Musa peygamber milletinin bir ihtiyacını karşılamak için Allah’a yalvarmıştır.
Biz Türkçülerinde bütün olayı budur. Bize düşmanlık besleyene düşman gibi davranır, milletimiz için elimizden geleni ardımıza koymayız. Eğer milletimizi sevmek dinden çıkarıyorsa, Musa peygamber bizden çok önce dinden çıkmış demektir.
Yazımı bitirirken, Caner Kara’nın “Müslümanlar Dinleyin” isimli kitapçığından faydalandığımı belirtmek isterim. Ayrıca bu konu üzerine daha detaylı bir yazı okumak isterseniz aşağıda vereceğim linkten 4 yazıdan oluşan seriyi okuyabilirsiniz. Bu yazı dizisi Karın Ağrısı isimli kitabın son bölümünde mevcuttur.