Ana Sayfa Genel Batıya Bakışımız Üzerine

Batıya Bakışımız Üzerine

0 Yorum 520 Görüntülenme

Batılı devletler bizim düşmanlarımızla ittifak halinde oldukça, bizimle dostluklarında samimiyet çizgisini aştıkça, Çanakkale ve Millî Mücadele ile tapusunu bir kez daha tescillediğimiz yurdumuzda Sevr hayalleri kurdukça, Kürt ve Ermeni lobisini Türk Milletine karşı truva atı rolünde kullandıkça bizim müttefikimiz olamaz ve olamayacaktır.

Bu yüzden Batı Bloğu ile aramızdaki mesafe hep olacaktır ve olmalıdır. Ancak dış politikada tavrımız Tayyip Erdoğan tarzında “Kasımpaşalı sokak kabadayısı” gibi olmayacaktır. İmparatorluk birikimine sahip olan oturaklı bir devlet olduğumuzu unutmamalı, daha doğrusu hatırlamalı ve adımlarımızı bu minvalde atmalıyız.

Batı ile aramızdaki mesafe Kuzey Kore gibi kapalı kutu olma yolunda da değildir. Batı’nın vaziyetini 2’ye ayırıp inceliyoruz.

1- Siyasî Batı
2- Medenî Batı

Batı’nın dünya kazandırdığı bilimsel alanda, felsefî alanda, sanatsal alanda yenilikleri almak en aslî vazifemizdir. Bu kavramların evrensel olduğunu baz alarak yolumuza devam edersek aydınlanma hareketlerinin bir millete, ülkeye, kıtaya ait olmadığı bunun tüm dünyanın ortak ürünü olduğu ortaya çıkacaktır. Böyle olmasaydı zaten bir aydınlanmadan bahsetmek abes olmaz mıydı?

Batı ve Doğu arasındaki medeni etkileşim Haçlı Seferlerinde doğmuştur. Batı’nın Papalık etrafında oluşturduğu ittifak Doğu’ya geldiğinde ilerici Doğu’nun teknolojik, tıbbi, medenî birikimini almıştır ve bu süreç kendi çağdaşlaşma sürecine önemli katkılarda bulunmuştur. Bunda bir beis yoktur çünkü medeniyet tüm insanlığın ortak malıdır.

Bu sebeple Batı’ya konulan tepki bir siyasi tepki olmaktan çıkıp o bölgede doğup insanlığa kazandırılan mühim faaliyetlere tepki haline dönüşüp büyük ilerici aktiviteler es geçilmemelidir. Batı nasıl ayağa kalarken Doğu’nun birikimini kullandıysa Doğu’da aynı şekilde ayağa kalkarken Batı’nın birikimini kullanacaktır. Bu insani ve medeni bir haktır. Tarihsel açıdadan da tekerrürdür.

İhtiyaçlar doğrultusunda çözümler üretmek mecburiyetindeyiz. Ortadoğu’nun öncelikli ihtiyacı nedir? Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı nedir? En basitinden Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine bakarsak en biricil gereksinim yiyecek-içecektir. Halâ açlık sınırında yaşayan, ekonomik kaygılar yüzünden özgürlüğünü elde edememiş bireyler var. Bu bir sorundur. Nasıl bir sorundur? Ekonomik bir sorundur. Öyleyse bu minvalde çözüm üretilmelidir bunun içinse ekonomik yönden olgunlanmış Batı’nın tecrübesinden ve tekniklerinden yararlanmak gerekir. Ancak bu ülkemizin gardını indirip yabancı sermayeye vatanımızın zenginliklerini peşkeş çekmek değildir. Yılların getirdiği birikimi, bilimi, teoriyi, tekniği öğrenmek ardından bunu Milli Güçler eliyle kamusal çizgide tatbik etmek gerekir.
Bunlarında üzerinde son olarak nihayet “kendini tamamlamış insan profiline” ulaşmak ve misyonumuzu büyük ölçüde tamamlamak için diğer medeni aktiviteleri takip edeceğiz. Siyasî alanda, dış politikamızda millî düşmanımız Yunanistan’a karşı hamleler yapılacaktır. Ancak Yunan Medeniyeti’nin dünyaya kazandırdığı felsefe ilmi olgun, düşünen ve bilinçli insanlar yetiştirmek için ülkemize ithal edilecektir. Nasıl savaşmayı, ok atmayı, at kuşanmayı bilmeyen Avrupalılar Türk-Moğol kavimlerinden bu tekniği öğrenip bugün Doğulu halklara savaş alanında gövde gösterisi yapıyorsa gün gelecek ki düşünmeyi, sorgulamayı, felsefe yapmayı bilmeyen insanımız bu alanda dünyanın muassır medeniyetlerine yol gösterecek bir öncü olacaktır.

Sokağa çıktıp halka bütünleşince konuşmayı bile bilmeyen koca koca adamlar, apolitik kültür bunalımı yaşayan ergenler, bilginin ve entellektüel birikimin bulunmaz hint kumaşı olduğunu cehalet bataklığında bir toplum görmekteyiz. Bunu halkı aşağılamak için bir argüman niyetinde görsek bunca yazıyı yazma zahmetine katlanmaz bizde sisteme karşı gardımızı indirirdik. Oysa öncü olmanın verdiği vazife ve bilinç ile hareket ediyoruz. Bu makus talihe son vermek için Türkiye’nin aydınlanma çağına girmesini istiyoruz. Tüm çalışmalarımız bu çevrevededir. Düşünen, sorgulayan, okuyan, araştıran bir Millet yetiştireceğiz.

Önce doğacak, sonra emekleyecek ve nihayet kendi başına yürümeye başlayacak. O aydınlık yarınlara ilerlerken biz görevimizi başarmanın verdiği haz ile sahneyi terk edeceğiz.

0 Yorum

Yorum Yap