Türkiyemize karşı tehditkâr ifadelerle ve eylemlerle gündem maddelerimizde en üst sıraları işgal eden IŞİD adlı yobaz zihniyet şüphesiz her yurttaşın ilgisini cezb etmiştir. Bu durumda zâtımızda ufak bir değerlendirme yazısını sizlere arz etmek vazîfesi düşecektir.
Terör örgütleri birbirinden çok farklı temeller ve stratejik planlar üzerinde can bulup, yol alsada aslında hepsi birbirine dâir pek çok detaylar taşırlar. Bu benzerlik özellikle uyguladıkları metodlar ile doğrudan âlâkalıdır. Terör örgütlerine üye olmuş kişiler şüphesiz ki; ruh hastası kişilerdir. Saplantılı fikirleri bozuk yaşam düzeni, ailevi yoksunluk, psikolojik sıkıntıların yanı sıra uyuşturucu bağımlılığıda onları terörizmin kurtuluşu olmayan pençesine itmektedir.
PYD/YPG/TİKKO/IŞİD/EL-KÂİDE/EL-NUSRÂ ve onlarca terörist oluşumun piyonları yani militanları ve sahip olduğu taban, eğitimsizlik ve cahilliğin oluşturduğu zemin nedeniyle içinde bulundukları batağa saplanmışlardır.
Örgütleri ise onları uyguladıkları propaganda ile bu girdabın içine çekerler. Sonrasında ise kendini bile patlatacak derece saplantılı bir noktaya getirip onu kullanılmış bir mendil gibi iş bitince çöpe atarlar. Hatta bunu devletlerde yapar.
Ben bu yazımda Işid’in Türkiyede ki faaliyet alanına yoğunlaşacağım. Işid Türkiyede Konstantiniyye adlı Türkçe bir dergiyi çıkarttı. PDF olarakta aylarca dağıtıldı bu dergi. Şimdilerde yasaklı diye biliyorum. Adına odaklanalım hemen; “Konstantiniyye…”
Bu ad, İstanbul’un Arapçadaki adıdır. İslam Peygamberi Muhammette yaygın bir inanışa göre bu şehirin Müslümanlarca fetihini müjdelemiştir. Bu şehir ise 1453 yılınca Müslüman Türklerin oluşturduğu Osmanoğulları aşiretinin başında olduğu Türkiye Devletince ele geçirilmiştir. Halbuki IŞİD dergisi bunu reddetmektedir. Onlara göre İstanbul hâla İslamlaşmamıştır. İstanbulu yönetenler ve yaşayanlar tağuttur ve dinsizdir. Bu yüzden yok edilmelidirler.
Derginin her sayısındada inatla Muhammet Peygamber’in Fethi müjdeleyen rivayeti derginin içindekiler kısmında büyükçe yazılmaktadır. IŞİD belli ki İstanbul’u feth etmek üzere Türkiyemizle savaşmak istemektedir.
Bu kadar değil ordu, Atatürk, lâiklik, Türk Milliyetçiliği gibi Cumhûriyetimizin temellendiği değerlerde tehditkâr üslupla hakaretlere maruz kalmaktadır. IŞİD tasavvuf gibi Türk Müslümanlığının mühim değerlerinide kabul etmeyip sertçe eleştirmektedir.
Şüphesiz bu yobaz fikirler radikâl söylemler içermektedirler. Radikâl söylemler ise Türkiyede yer yer temel bulmaktadır. Bu üzücü fikirler cehaletten temellenip IŞİD’in çalışılmış propagandası ile birleşince Cübbeli Ahmet’in söylemiyle 5000 kişilik Türk terörist katılımı gerçekleşmektedir. Rakamın doğruluğu, azlığa yada çokluğu tartışılır ancak tartışılmaz bir gerçek vardır ki; Türkiye ve tüm dünyadan bu terör örgütüne çok ciddi bir katılım söz konusudur.
Radikâl çevrelerin ruhunu okşayacak sözcükler dergilerinde diğer propaganda araçlarında inatla şu aritmetikle kullanılır;
7 sayıda ortalama olarak “Haram” sözcüğü 14,71 kere, “Kâfir” sözcüğü 60,42 ,”Küfür” sözcüğü 51,71 kez, “Tağut” sözcüğü ise 46,42 kere kullanılmıştır. Bu gibi sözcükler şüphesiz “oy kullanmak haramdır” diyen, otobüste şortlu kadın tekmeleyen, “şeriat gelsin” diyen radikâl çevrelerin söylemleri ile paralel ilerliyor. Bu söylem sahiplerinin hepsi elbette Işidçi değil, niyetimizde kimseyi zan altında bırakmak değil. Ancak radikâl islamcıların ilgisini çekmek için özellikle bu sözcükler etrafında mâsumâne bir propaganda ilerliyor. Anlatmak istediğimiz nacizâne budur.
Radikâl müslümanlar “kâfir” dedikleri, yani kendileri gibi düşünmeyen herkese düşmandırlar. Kâfir dedikleri kişiler ile alış-veriş bile etmezler hatta yanlarında bile bulunmak istemezler. Çünkü onların şeytanın uşağı olduğunu düşünüp kendi beyinlerini ele geçireğini, imânlarını bozacağını düşünürler. Bu yüzden onlarla asla diyalog kurmazlar.
Onlara göre tüm müslüman olmayanlar yok edilmelidir. Bunun için diyalog kurmak, hoşgörülü olmak, özgürlüklere saygılı olmak, barış/sulh istemek yoktur. Onlar için sadece kendileri gibi düşünmeyenler ile savaşmak vardır. Dergilerinde kullanılan sözcük aritmetiğine tekrar göz atalım.
Diyalog (sadece 2 kez) sözcüğü 7 sayıda ortalama 0,28 kere, müzâkere (4 kere) sözcüğü 0,57 kere, barış 2 kere, hoşgörü, 0,14 kez, kullanılmıştır. Dehşet verici fark için hemen “savaş” sözcüğünün kullanımına bakıyorum. Tam 773 kere yani ortalama her sayıda 110,42 kere kullanılmış…
Benzer şeyleri Tikko adlı Komünist/Leninist bir terör örgütünün yayınlarında da görmüştüm. Verilen mesaj sürekli savaşmak üzerineydi ve takipçisi olan hedef kitlesine “TİKKO seni savaşa çağırıyor, savaşmayan devrimci olmaz” diyorlardı. Takipçileri umûmiyetle Kürd kökenli olduğu için yer yer Kürtçe sloganlarlada sempati topluyorlardı. Ayrıca her terör örgütü bu kadar sert davransada gücünü güçsüzlükten alıyor. Yani takipçilerine hitâp ederken sürekli lafı “biz falancalar olarak geçmişte çok ezildik, ah ah! yok mu intikâm alacak?” demeye getiriyor. Bunu geçmişte en çok ASALA Terör Örgütü yaptı.
Ermeni gençlerine soykırım masalını anlattı ve Türklere karşı bir kin yarattı. Ardından pek çok saldırı birbirini izledi. Sonrasında ise PKK ve ardılları halklarının zulüm gördüğünü bunun için silah kuşandıklarını söyledi. Bugünse Işid geçmişi iyi anlayıp radikâl islamcıların hedeflerini tam 12’den vurdu. Ortadoğuda en sevilmeyen karakter Amerikan askeridir. Amerikanın güya demokrasi getirmek için bunca katliyamı yapması ise ülkelerin halklarında büyük bir kin biriktirmiş bir durumda. Amerikan karşıtlığını, Haçlı karşıtlığı, Demokrasi karşıtlağını iyi işlerken geçmişte Müslüman halkların gördüğü kötü muameleleride iyice işliyorlar ki takipçilerinin nefreti katlanarak artsın ve öldükten sonra gideceklerini inandıkları cennete gitmek için kendilerini patlacak kadar nefret ve kin ile biriksinler.
Eğitim ise bu noktada çok önemlidir. Çünkü terör örgütlerine en çok katılımlar hep eğitim oranın düşük olduğu ülkelerde ve refah seviyesinin düşük olduğu çevrelerde olmakta. Eğitimsiz insanlar basit propaganlara kanıp 2 günde intihar eylemcisi olacak hâle getiriliyor. Fakir çevrelerde aynı şekilde yaşama karşı agresifleşip terör örgütleri için biçilmiş kaftana dönüşüyor. Radikâl İslamcı kişilerinde genelde eğitimsiz kişiler oluşu ise elbette tesadüf değildir. Bu yüzden eğitim ile yaşam şartlarının iyileştirilmesi terörizme vurulacak en büyük darbe olacaktır. Bilinçlenmiş bir toplum için eğitim 1.şarttır.
Bizim ülkemizde taban bulamayan nâdir terör örgütü IŞİD’e karşı önlemler alınmalı radikâl islamcıların bu yola düşmesine karşı bu propaganda karşı propaganda ile önlenmelidir.
Şimdi burada karşı propaganda için izlenilecek metotları saymayacağız. Lâkin herkes şunu iyi bilmelidir ki terör örgütleri dağda, çölde, ormanda bulunan 15.000-20.000 kişiden ibaret değildir. Onların asıl gücü savaştıkları devletin içindeki sempatizanlarıdır. Bundan ötürü sosyolojik olarak cemiyet hayatı yaşamaya muhtaç bir varlık olan insanları birlikte yaşama ve hoşgörü dürtüsünden ırak terörist oluşumlardan kurtarmak ve yaşanabilir bir çevre oluşturmak gerekir. Bunun için her insanımıza fikir ve görüş ayrılıklarına silahlı saldırı yaparak yanıt vermenin yanlış olduğunu anımsatalım. Emperyalizmin ve petrol avcılarının kardeşi terörizme ortak tepki koyalım. Türkiye de IŞİD’in dallanıp budaklanmasına müsade etmeyelim. Bakın, PKK ve TİKKO bir dallanıp budaklandı Üniversiteden tut, mahalleye kadar önü alınamıyor…
Teröre karşı tek yürek, tek bilek olalım ve Türk Milletini bu baş belalarından, Emperyalist belalardan kurtaralım.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en tehlikeli düşmanı, siyasi düşünceye dönüşen irtica, yobazlık ve şeriat bağnazlığıdır.”
-M. Kemal ATATÜRK
1 Yorum
Eline saglik