Ana Sayfa Genel Nakşibendiler (Nakşibendi Tarikatı)

Nakşibendiler (Nakşibendi Tarikatı)

0 Yorum 2859 Görüntülenme

Nakşibendi Tarikatı, adını Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibendi’den almış Sünni İslâm tarikatıdır. Nakşibend kelimesi, “nakış yapan” anlamı taşır. Tarikat müridlerinin kalbini dünyadan ahirete bağladığı düşüncesiyle bu ad uygun görülmüştür.

Hepimizin de malumu olduğu üzere Türkiye’de birçok dini tarikat ve cemaat bulunuyor. Bunlardan en ünlüsü olan Fetullah Gülen Cemaati (Fetullahçı Terör Örgütü) 2016 yılında alçakça bir girişimle devlet yönetimini ele geçirmeye çalışmıştı. Türk milleti bu durumdan ders almalıdır. FETÖ örneğinde olduğu gibi, tarikatlar devletle beraber yürürken bir gün, önce mâli olarak ona pençesini geçirebilir, sonra devletin her türlü makamına göz koyabilir. Bununla birlikte, Nakşibendiler mevcut tarikatlar arasında en güçlülerinden birisi, hatta büyük ihtimalle en güçlüsüdür. Turgut ve Korkut Özallar, bu tarikatın bilinen isimlerinden sadece ikisidir. Turgut Özal’ın “kardeşlerim” diyerek ülkemize soktuğu mültecilerin bugün hâlâ Türkiye topraklarında çeşitli terör yuvalarında konuşlandırıldığını görüyoruz.

Devletin başına geçebilmelerinden, hatta zaman zaman devleti hükümetin başına geçirebilmelerinden anlaşılabileceği üzere bahsolunan bu tarikatlar küçümsenecek nitelikte değildir. Nakşibendi tarikatının da çeşitli dergâh ve tekkeleri vardır. Hatta bunlardan birisi olan Hınıs Tekkesi, Atatürk Türkiyesi’nde isyan çıkarması ile bilinen Şeyh Said’in önderliğinde var olmuş, infaz edildiğinde kapatılmıştır. Buradan anlamak çok kolay olacak ki, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren çeşitli cemaatlerle mücadele vermiş; cemaatler her zaman ülkemizi birtakım sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır.

2016 yılında bir cemaat tarafından kuşatılmaya çalışılan devletimizin, Nakşibendilerin İsmailağa kolundan olan bir müridi 2017 yılında Sakarya Valisi olarak atandığını da buraya dipnot olarak düşmemiz gerekiyor. FETÖ çeşitli kumpaslarla TSK’nin içini boşaltmaya –ki şu an TSK iç açıcı olmayan bir durumdadır- çalışmıştı. Nakşibendilerin de devletin çeşitli makamlarında atandığını görmek bize ders alınmamış olmasından da öte, zamanında TSK’ye yerleşen cemaatçilerin TSK’ye olduğu gibi, bugün aynı, hatta daha kritik noktalarda konuşlanan Nakşibendilerin ülkeye daha fazla zarar verebileceğini göstermiştir. Zira valilerin bile artık bu tarikattan atanıyor olması, Nakşibendilerin olası bir darbe girişiminde çeşitli illerde ipleri elinde tuttuğunun göstergesidir.

Bunun da ötesinde, İhlas Holding’in bu cemaatin müritlerine ait olduğunu, Nakşibendilerin medyatik olarak da güçlü, hatta güçlü zamanlarındaki FETÖ’den daha güçlü olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorum. Daha da ötesine gitmek, Anadolu sahasından biraz aşağı inmek gerekirse Mesud Barzani gibi bir isimle karşılaşıyoruz. Irak’ın kuzeyinde direğe çaput bağlamaktan ibaret olan bir devletçikleri olduğu iddiaları, hepimizin malumudur. Barzani ailesi de, başta Mesud Barzani olmak üzere Nakşibendi tarikatının mensubudur.

Şimdi sormak lazım, dinleri yahut tarikatları adına her şeyi göze almak şartı ile tarikatlara doluşan bu kokuşmuş kitlenin herhangi bir durumda Barzani ile bir olup Türkiye cumhuriyetine alenen taaruzda bulunmayacağını nereden bilebiliriz?

 Sonra, Tayyip Erdoğan’ın “AKP iktidarı döneminde TEKEL’in ne gayrimenkulü ve ne de menkulü kimseye peşkeş çekilmemiştir” açıklamasına rağmen  TEKEL’in İstanbul Unkapanı’ndaki binasının, Medipolitan Sağlık Hizmetleri AŞ’nin Nakşibendi müridi olduğu bilinen şahıslara verildiğini hepimiz bilmiyor muyuz?

Yeni Şafak gazetesinde yazan Ahmet Taşgetiren, Eymen Topbaş  ve Tahir Büyükkörükçü gibi isimlerin de bu cemaatle bağı kanıtlanmış birer gerçektir. Zamanında ANAP ve DYP içinde bolca tespit edilen Nakşibendilerin bugün Binali Yıldırım gibi isimlerle devletin içinde varlıklarını sürdürdükleri dolaşan iddialardandır, hatta belki en basit olanlarındandır. Bununla beraber, “Challenger uzay aracını biz düşürdük” gibi açıklamalarıyla gündeme gelen bu topluğun ne kadar komik, ne kadar basit, ne kadar aşağılık olduğunu da buraya eklemiş olalım.

Sözü uzatmayalım, 15 Temmuz’da görüldüğü üzere cemaatlerin varlığı Türkiye cumhuriyetinin bekâsına mani olabilecek türdendir. Bu ülkeyi kuran kişi, saat gibi çalışması gayesiyle onu bir düzene oturtmuş, şu sözleri sarf etmiştir:

“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”

UNUTMA TÜRK!

0 Yorum

Yorum Yap