Ana Sayfa Bilim-Teknik CERN

CERN

0 Yorum 955 Görüntülenme

CERN (Sörn), Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi anlamına gelen Fransızca “Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire” sözcüklerinin kısaltmasıdır.

Merkezi, İsviçre ve Fransa sınırında yer alan ve Cenevre şehrine yakın olan CERN, dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuvarıdır.

CERN II. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın fizik alanında ABD’ye yetişebilmesi için 12 Avrupa ülkesinin; Belçika, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Norveç, Yugoslavya, ve Yunanistan işbirliği ile 1954 yılında kurulmuştur. Kuruluşunun ardından CERN’e üye olan ülkeler şunlardır:  1959’da Avusturya, 1961’de İspanya, 1986’da Portekiz, 1991’de Finlandiya ve Polonya, 1992’de Macaristan, 1993′ te Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, 1999’da Bulgaristan’ın katılımı ile toplam 22 ülkenin üyeliği bulunmaktadır. Üye olan ülkelerin yanı sıra 8 ülke gözlemci statüsündedir. Türkiye de gözlemci ülkeler arasında yer almaktadır.

Peki nedir bu CERN? Açıklayalım.

CERN’ de yürütülen araştırmaların esas amacı maddenin yapısını ve maddeyi bir arada tutan kuvvetleri anlamaktır. İnsanlığın asırlardır yürüttüğü maddenin yapısını anlamak amaçlı büyük çabanın arenası bugün parçacık hızlandırıcılarıdır. Parçacık hızlandırıcılarında en yüksek enerjilere ve çarpışma sayılarına erişmek, çarpışmalardan çıkan çok sayıdaki parçacığı algılayabilmek, mevcut teknolojinin sınırlarını zorlamaktadır. CERN, temel bilim araştırmalarının yanında, yarının teknolojilerini geliştirmekte çok önemli bir rol oynamaktadır.

Gelelim dünyanın en büyük makinesi unvanına sahip olan LHC (Large Hadron Collider) nin mükemmelliğine. Evet CERN’ ün en büyük projesi, hadron çarpıştırıcısıdır.

Yerin 100 m altında 27 km uzunluğundaki bir tünelde gizli olan bu devasa makinenin yapımı tam on beş yıl sürmüş ve mühendislerin sınırlarını zorlamıştır. Bu makine de yapılan deneyler evrenin en büyük bilgisayar oyunu olarak kabul edilebilir. Bu oyunu kazanan evrenin başlangıcını görecektir.

Yani bu makinenin asıl amacı evrenin başlangıcı olarak kabul edilen BİG BANG TEORİSİ’ ni fiziki olarak açıklamaktır. Hayatın, evrenin ve kısacası her şeyin sırrını çözmek umuduyla, BİG BANG den saniyeler sonrasındaki yaşananları yeniden oluşturup kaydedecektir.

Büyük patlama neden bu kadar önemlidir?

Çünkü bilim adamları patlamanın hemen sonrasında ortaya çıkmış, tüm evrenin oluşmasında etkili olan bir parçacık olduğunu düşünüyorlardı.

Bu düşünce ilk olarak 1964 yılında Peter HİGGS ismindeki fizikçinin kendi kavrayışını da ekleyerek bir fikir üretmesiyle ortaya çıktı.

Peter Higgs; bütün evrene nüfus eden bir enerji alanının olduğunu ileri sürdü. Bu enerji alanı bugün, HİGGS BOZONU (Tanrı Parçacığı) olarak adlandırılıyor. Peter Higgs’ in bu alanı ileri sürmesini sebebi ise; neden bazı atom parçacıklar büyük bir kütleye sahipken, bazılarının küçük bir kütleye sahip oluşunu ve bazılarının ise kütlesiz oluşunu kimsenin anlamamış olmasıydı. Higgs’ in ileri sürdüğü bu elektrik alan atom altı parçacıklarla etkileşimi sonucu parçacıklara kütle sağlıyor. Büyük kütleli parçacıklar daha fazla alanla etkileşime girerken, kütlesiz olanlar etkileşime girmezler. İşte bunu oluşturan kütle kuvvetini bulmak için CERN, devasa makineyi yaptı.

Bu devasa makine (LHC); protonları elektronlardan ayırıp, protonları ışık hızının %99.9’ una ulaştırdıktan sonra birbirleriyle çarpışmasını sağlıyor. Çarpışma sonucu 14 TeV (teraelektronvolt) enerjiye ulaşıldığında BİG BANG’in tekrarı yapılmış ve evrenin sırrı çözülmüş olacak.

Evrenin sırrı çözülünce ne olacak diyerek bu olayı küçümsemeyin zira bu sırrı kim çözerse Tanrıdan sonra, güç onun elinde olabilir.

Bu araştırma merkezini (CERN), devasa hadron çarpıştırıcısını (LHC), anlatmamın asıl nedeni, bilimsel çalışmaların hız kesmeden devam ettiğini göstermekti.

Dünyadaki bilim insanları bunlarla uğraşırlarken amacımız:

Organik hoşaf üretmek, dua okuyan tabut yapmak olmamalı…

Fen ve Anadolu liselerine verilen önem, imam hatip liselerine yapılan desteğin sadece %6.6’ sı olmamalı…

Basit bir olay gibi görünse bile dünya çapında kitap okuma sıralamasında bu ülke 86. sırada olmamalı…

Demem o ki, bilim ve teknoloji savaşının yaşandığı bu dönemde; aklı bir karış havada, tek derdi çevre edinip, popülarite kazanmak olduğu için dünya yansa umurunda olmayacak olan, lafa gelince konuşmasını iyi bilen ancak uygulamada sıkıntı yaşayan bireyler yüzünden bu bilim savaşını kaybedemeyiz.

Büyük Türkçü Atsız Bey’ in de dediği gibi:“Milletlerde insanlar gibi bazen tembel, bazen verimli zamanlar geçirebilirler. Fakat fertlerin hayatında olduğu gibi milletlerin hayatında da en doğru hareket tarzı, çalışarak, dövüşerek, fedakarlık yaparak bir ülkü ardında koşarak geçirilen hayattır.”

Millet olarak uzun zamandır geçirdiğimiz bu verimsiz yılların acısını çıkarır şekilde şahlanarak, bilinçli bir Türkçü toplum olabilmek dileğiyle…

0 Yorum

Yorum Yap