Ana Sayfa Genel Boraltan Köprüsü Faciası ve “Dönek Kardeş” Şiiri

Boraltan Köprüsü Faciası ve “Dönek Kardeş” Şiiri

0 Yorum 11312 Görüntülenme

Türklüğün felâket yılı addettiğimiz 1944 yılında Türklük birçok yaralar almıştır.

1944 yılında Türkiye’de, Türklerin vatanında, Türk’ün ülkesinde Türk milliyetçiliği baltalanırken Türkiye dışındaki Türkler de ya sürgün ediliyor, ya zindana atılıyor ya da öldürülüyordu.

Türklüğün gönlündeki derin yaralardan birisi de Boraltan Köprüsü Olayıdır.

Türklüğün en büyük tarihî düşmanlarından olan Moskoflar, ezelî ve ebedî Türk vatanı olan Uluğ Türkistan’a kan kusturmaktaydı.

Türklüğe vurulan bu darbelerden Azerbaycan Türkleri de zarar görmüştü.

Azerbaycan’daki Sovyet zulmünden kaçan 140 küsür Azerbaycan Türk’ü Iğdır’daki sınır kapısına yakın olan Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsünü geçerek Türk sınır karakoluna sığınmıştır.

Azerbaycanlıların Türkiye’ye sığındığını öğrenen Sovyetler, derhal sığınmacıların iadesini talep eder.

Azerbaycanlı soydaşlarımız, kendilerinin de vatanı olan Türkiye’ye sığınarak kurtulduklarını düşünüyorlardı.Sovyetlere teslim edileceklerini akıllarından bile geçirmiyorlardı.

Sınırdaki Türk karakolu Ankara ile temasa geçip vaziyeti bildirir.Talimat beklerler.

Gelen cevap oldukça şaşırtıcıdır.İnönü hükûmeti, soydaşlarımızın iade edilmesini yani düşmana teslim edilmesini emreder.

Azerbaycanlı sığınmacılar ise “Bizi onlara teslim etmeyin.Bizi siz öldürün.” derler.Fakat Türklüğün sinesine bir kere hançer vurulmuş, Türklüğün bahtına kara yazı yazılmıştır.

Azerbaycanlı sığınmacılar Ruslara teslim edilmiş ve Ruslar onları oracıkta derhâl kurşuna dizmiştir.

Boraltan Köprüsü Olayı olarak bilinen konuyu mecliste ilk kez gündeme getiren kişi, DP Tekirdağ milletvekili Şevket Mocan’dı.

Şevket Mocan, 18 Temmuz 1951 tarihinde meclise şöyle bir önerge sunmuştu:

TBMM Başkanlığı Yüksek Katına

Aşağıdaki suallerimin sözlü olarak Başbakan tarafından cevaplandırılmasını rica ederim:

1. Muhtelif tarihlerde memleketimizde siyasi mültecilik haklarına dayanarak iltica etmiş (156) mülteci 1947 senesinde, milletlerarası hukuk kaidelerine tamamen aykırı olarak Sovyet Rusya’ya teslim edildikleri doğru mudur?

2. Facia kurbanlarının sevk şekli de kurban gönderilen mabudun usullerine uygun olmasındanve akıbetlerini görmesinden, teslim işinde vazifeli Yedek Subay Posta Müfettişi Reşat’ın asabi rahatsızlığa uğradığı ve sinir hastanelerinde elyevm tedavi olduğu doğru mudur?

Şevket Mocan’ın sorularına cevap veren kişi de dönemin Adalet Bakanı olan Rükneddin Nasuhioğlu idi.Nasuhioğlu, bu vakanın maalesef doğru olduğunu da verdiği bu cevapla belirtmişti:

Ankara’daki Sovyet Se­faleti ile mütekabiliyet esasını tesbit eden bir nota teatisi suretiyle (237) Sovyet askerî mültecisinden (195)’i ilk parti olarak 6.8.1945 tarihinde Tıhmıs kapısından Sovyetlere iade edilmiştir.

Bu olayda kaç Azerbaycan Türk’ünün katledildiği maalesef tam olarak bilinmiyor.Farklı farklı söylemler mevcuttur.Fakat gerçek ortadadır.Soydaşlarımız düşmana teslim edilmiştir.

Bu olaydan dolayı derin bir üzüntüye kapılan Azerbaycan’ın millî şairi Elmas Yıldırım, Dönek Kardeş adlı şiirini kaleme almıştır.

DÖNEK KARDEŞ

1944 yılında anayurda sığınıp, sonra Ruslar’a teslim edilen ve kızıllar tarafından hudutta makineli tüfekle biçilip öldürülen 187 kardeşimin aziz ruhuna.

Türk denince özü sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!

Türk; o Altayların dünkü eri mi?
Yolunda can koydum, verdim serimi,
Düştüğü ağlardan kurtulsun diye,
Serdim ayağına doğma yerimi…
Kardaş armağanı, dökülen kanlar,
Bana mükâfat mı giden kurbanlar?

Ben diyorum, Kayıhan’dır soyumuz,
Bir kaynaktan varlığımız, boyumuz,
Dilim dili, yolum yolu, emel bir,
Bir bayrakta, yıldız’ımız, ay’ımız.
Azerî, Türk, Türkmen; var mı ayrılık,
Nerden doğdu bu imansız gayrılık?

Alnımın yazısı, karadır kara,
Karadan bir mendil yolladım yara,
Yol uzun, el uzak, yetişmez eller,
Türklüğün kanayan kalbini sara.
Felek kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü hançerleyen bileğe.

Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz kardaştan gördüğüm.
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan.

Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem.

Elmas Yıldırım

0 Yorum

Yorum Yap