Ana Sayfa Genel Bağnazlık Ve Etkileri

Bağnazlık Ve Etkileri

0 Yorum 611 Görüntülenme

Esenlikler Turan Otağı okuyucuları. Bugünkü yazımda, bağnazlık ve ülkemizdeki etkileri üzerine fikirlerimi sizlerle paylaşacağım. Bu arada, yazıda emeği geçen Buğrahan kardeşime teşekkürlerimi sunuyorum.

Biz Türklerin tarihi o kadar şanlı, büyük ve karmaşıktır ki bazı görmek istemediğimiz yorum veya söylemlerle karşılaşmak oldukça olasıdır. İslamiyet öncesi ve sonrası da dahil elbette. Özellikle “Tarihten Türk’ü çıkar, tarih kalmaz” sözü bu söylemlere en iyi cevap olacaktır kanımca.
Özellikle bazı eleştiri ve söylemler var ki, üzerine kafa yorulmamış, sağdan soldan duyulmuş ve klişe ibarelerden başka bir nitelik taşımamakta. Ne yazık ki ülkemizde, bu söylemleri kendini parçalarcasına savunup her fikre kapalı bir tavır sergileyerek, düzgün bir tartışma ortamı bile sağlayamayan insanlar var. Elbette gerçek gerçektir ve değişmez, sadece “yatsıya” kadar üzeri örtülür.
Doğru düzgün eleştiride bulunan insanlar için, elbette yukarıda bahsi geçen ithamlar söz konusu değildir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki “Tarihimizi eleştirecekseniz, atalarımızın yazdığı tarihten daha iyi bir tarih yazmalısınız“. İşte bu noktada, oturduğumuz yerden laf kabalığı yapmak yerine elimizden geldiğince çabalayıp, vatana millete hayırlı bir insan olmak, koca bir ecdadın torunlarına yakışır bir davranış olur.

Bizler Türkçüler olarak hiçbir atamızı birbirinden ayırmaz, her birine gereken saygı ve sevgiyi en içten duygularımızla yaşarız. Ülkemizde sürekli olarak birbiriyle çatışma içinde olan 2 adet büyük grup bulunmakta. Biri, Türk tarihinin Osmanlı İmparatorluğu ile başladığını sanan Osmanlıcılar, diğeri ise, tarihini hiçe saymakla meşgul olan ve tarihindeki tek kahramanın Başbuğ Atatürk olduğunu düşünen Kemalistler.
Her iki grubun da koyu bir kitlesi bulunmakta ve her iki kesimden de bir kısım bağnaz insanlar düşüncelerini bilgileri ile değil, çirkeflikleriyle savunmakta. Özellikle sosyal medyada, kliktivizm akımının da etkisiyle fazlaca asılsız bilgiler ve iftiralar dolaşmaktadır. Durum o kadar vahim bir hâl aldı ki, kişiler siyasi partilerini savunmak adına öz atalarını kullanır hale geldiler.
Sırf AKP hükümetini savunmak adına Atatürk’e laf atanlar, Çalıyor, çırpıyor diyemedikleri için “Ayyaş, dinsiz” tarzı ithamlarda bulunanlar, “garı,gız peşine goştu” gibi aşırı cahilce cümleler kullananlar, ve hiçbir geçerli sebebi olmadığından ötürü “Sevmiyorum ama saygı duyuyorum.” tarzı cümleler savuranlar bulunmakta. Üstelik tüm bu iftiralara rağmen “Adam çalıyor, ama yapıyor” demekten de geri kalmaz, Osmanlı’da kurulan Bira fabrikalarını ve içki içen bazı padişahları görmezden gelir, 4 karısı olan yöneticileri normal karşılar.
Aynı şekilde, sırf Ana Muhalefet Partisi CHP’yi savunmak adına yapılan davranışlarda bir o kadar gülünçtür. Her ne kadar beğenmeseler de Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden doğmuş ve yükselmiştir. “Komünizm, Türk Dünyası’nın en büyük düşmanıdır. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.” diyen bir lideri , Komünist bir kısmın savunması oldukça ironiktir. Ayrıca, ayak bastığı toprağa Türk hakimiyeti getiren ve dağılmakta olan bir imparatorluğu ise onlarca yıl ayakta tutan padişahları, sadece eline telefon alarak eleştirmek büyük bir saçmalıktır.

Bu iki grubun bağnaz kesimleri, ülkeyi karışıklıktan başka bir duruma sokmamıştır. Eğer, o çok savundukları yöneticileri siyasi aleti yapmak yerine örnek alsalardı, şuan Türkiye çok daha gelişmiş bir ülke olurdu. Ne yazık ki ülkemizde, yanlış bilgiler ve iftiralarla birlikte Tarih çatışması yaşanmakta. Ne olursa olsun, savunduğun davayı çirkeflikle değil bilgilerle savunmak ve aynı zamanda yaşamak gerekir. Ayrıca atalarımızı eleştirmekten bıkmamış kesime son sözüm “Tarihimizi eleştirecekseniz, atalarımızın yazdığı tarihten daha iyi bir tarih yazmalısınız.”

0 Yorum

Yorum Yap